SİGARANIN TARİHÇESİ
Tütünün tarihçesinin 4000 yıl öncesine gittiği
bilinmektedir. Amerika kıtasını keşfeden Kristof Kolomb yerlilerin
çiğnediği tütünü Avrupa’ya taşımıştır. Kırım Savaşı, Birinci ve İkinci
Dünya Savaşları tütün alışkanlığının yayılmasında büyük rol oynamıştır.
Osmanlılar döneminde tütünün kağıda sarılıp yakılarak içilmesi
(tüttürülmesi), sigara sarma makinesinin icadı (1880) sigara içme
alışkanlığının şekillenmesine yol açmıştır.
Sigara, gerek bizzat kullanan gerekse içmeyen
ancak sigara içilen ortamda bulunma sonucu pasif olarak soluyan
insanlarda çok önemli bir hastalanma ve ölüm nedenidir. Sigara ve tütün
kullanımı dünyada önlenebilir ölüm nedenlerinden en önemlisidir. Her yıl
dünyada yaklaşık 5 milyon insanın sigara ve tütün kullanımına bağlı
hastalıklardan hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir. Sigara ve tütün
kullanımının bu boyutuyla sürmesi durumunda 2030 yılında dünyada 8
milyon kişinin sigara ve tütün kullanımına bağlı hastalıklardan hayatını
kaybedeceği öngörülmektedir. Bu ölümlerin %70’inin gelişmekte olan
ülkelerde olacağı düşünülmektedir.
Bir ülkede sigara ve tütün kullanımıyla mücadeleyi
değerlendirmede şu değişkenlere dikkat etmek gerekir. Bu değişkenler,
yıllık sigara tüketimi, üretimi, ithalat ve ihracatının ne düzeyde
olduğu, halk sağlığı açısından yapılan eğitimler, kampanyalar, tedavi
olanakları, sigara ve tütün ürünlerine uygulanan vergilerin yüksek olup
olmadığı, sigara ve tütün ürünleriyle ilgili doğrudan veya dolaylı
reklam, promosyon, sponsorluk faaliyetlerinin yasak olup olmadığı,
sigara paketlerindeki uyarıların büyüklüğü ve içeriği, sigara içilmeyen
yerlerin tanımı ve yasakların uygulanıp uygulanmadığıdır.
Ülkemizde son 1-2 yıl içinde bu konularda bazı
önemli ve olumlu değişiklikler gözlenmekle birlikte çalışmaların bu
ilkeler çerçevesinde genişletilerek sürdürülmesi gerekmektedir.
Özellikle de gençlere yönelik eğitim ve önleme faaliyetlerine ve tıbbi
uygulamalar içinde sigara bırakma tedavi birimlerinin
yaygınlaştırılmasına önem verilmelidir.
NİKOTİN BAĞIMLILIĞI NEDİR?
Bağımlılık kişinin madde alımı üzerindeki
kontrolünü kaybetmesini ifade eder. Dünya sağlık Örgütü (DSÖ) madde
bağımlılığını “kullanılan bir psikoaktif maddeye kişinin daha önceden
değer verdiği diğer uğraşlardan ve nesnelerden belirgin olarak daha
yüksek bir öncelik tanıma davranışı” olarak tanımlar. Diğer bir deyişle
madde kullanımı bireye ve topluma zarar verici düzeyde bir davranış
haline gelir. Sigara içme veya dumanının solunması zamanla kişide psişik
ve fiziksel bağımlılık oluşturur. Tütünde esas bağımlılık yapan madde
nikotindir. Sigara, daha çok alışkanlık yapıcı daha az zevk verici bir
bağımlılık türü olarak kabul edilmektedir.
DÜNYADA DURUM…
DÜNYADA DURUM…
Sigara dünyada ve ülkemizde önemli bir halk sağlığı
sorunudur. Yüksek oranda nikotin içeren bir tüketim aracı olarak eroin
ve kokain kadar şiddetli bağımlılık yapma potansiyeline sahiptir. Dünya
Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) bağımlılığı, ‘düzenli olarak günde bir sigara
içme’ olarak tanımlamış, sigarayı “dünyanın en hızlı yayılan ve en uzun
süren salgını” olarak gördüğünü ifade etmiştir. Sigara içme alışkanlığı
gelişmiş ülkelerde azalmakta iken, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde
sigara tüketimi her yıl artış göstermektedir. Günümüzde erişkinlerin
yaklaşık üçte birinin sigara içtiği ve kadın nüfusunda sigara içme
oranının giderek arttığı bilinmektedir. Sigara şu anda dünyada 15 yaş
üstü 1.2 milyar insan tarafından kullanılmaktadır. 2025 yılında sigara
kullanan kişi sayısının 1.6 milyara ulaşması ve bunun %85’inin de
düşük-orta gelir düzeyine sahip ülkelerde olması beklenmektedir. Nikotin
bağımlılığının da genel nüfusta yaşam boyu yaygınlığının yaklaşık % 20
olduğu, ABD ‘de sigara içenlerin %50-80’inin bağımlı olduğu
belirtiliyor.
Gelişmiş ülkelerde, özellikle iyi geliştirilmiş
sigara karşıtı kampanyalar/politikalara sahip olan ülkelerde sigara içme
sosyoekonomik durum ile yakından ilişkilidir ve yoksullar, yarı vasıflı
el işçileri, işsizler, iyi eğitim olanağı bulamayanlar ve bekar anneler
arasında daha sıktır. Kadınlarda sigarayı bırakma oranları erkeklere
göre daha düşük, yeniden başlama oranları da daha yüksektir.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), sigara ile bağlantılı
hastalıklar nedeniyle 1950 ile 2000 yılları arasında 60 milyon insanın
öldüğünü ve bunun II. Dünya Savaşı nedeniyle meydana gelen ölümlerden
fazla olduğunu bildirmiştir. Sigaranın ABD’deki ölümlerin %29’sinden
sorumlu olduğu belirtilmektedir. Geçtiğimiz yüzyılın sonunda yaşları
35-69 yaş arasında bulunan tüm insanların ölümlerinin %30'unun, 69 yaş
üstündeki insanların ölümlerinin ise %14'ünün sigara içimine bağlı
geliştiği tahmin edilmektedir. Yapılan çalışmalarda sigara içiminin
beklenen yaşam süresini bütün yaş gruplarında 16 yıl, 35-69 yaş grubunda
ise 22 yıl kısalttığı belirlenmiştir. Japonya’da yapılan bir çalışmada,
45 yaş ve üzerindeki nüfusun tıbbi harcamalarının %4’ünün sigara
kaynaklı olduğu belirlenmiştir.
TÜRKİYE’DE DURUM
Türkiye'deki erişkin nüfusun yaklaşık yarısı sigara
içmektedir. Yetmişli yıllardan bugüne gelişmiş ülkelerde sigara içim
oranları azalmakla birlikte gelişmekte olan ülkelerde yükselmeye devam
etmiştir. Dünya Bankası raporlarına göre 1990-1997 yılları arasında
dünyada sigara içiminin en hızlı arttığı ikinci ülke Endonezya'yı
izleyen Türkiye'dir.
Sağlık Bakanlığının 1988 yılında yaptırdığı bir
araştırmada 15 yaşından büyük bireylerde sigara içme oranı %43.6 iken,
1997 yılında bu oranın %50’ye yaklaştığı bildirilmiştir. Sigara içme
yaygınlığı 1988’de kadınlarda %24, erkeklerde %63 olarak saptanmıştır.
Trabzon il merkezinde yapılan araştırmada da
erkeklerin %62’sinin, kadınların %32’sinin sigara içtiği saptanmıştır.
Ögel ve arkadaşlarının İstanbul’da yaşayan 707 yetişkinle yaptıkları
araştırmada, katılımcıların %77’sinin sigarayı yaşam boyu en az bir kez
denediğini ve %60’ının da düzenli olarak sigara içtiğini saptamıştır.
Denizli’de yapılan araştırmada, sigara içme yaygınlığı yetişkin
erkeklerde %50, kadınlarda %12, toplamda %30 oranında bulunmuştur. 2006
yılında Diyarbakır’ın 50 ayrı mahallesinde yaşayan 600 yetişkin ile
evlerinde yüz yüze görüşme yoluyla, yapılan bir çalışmada günde en az
bir sigara içenlerin oranı %50.9 bulunmuştur. Bu oran erkeklerde %65
kadınlarda %37’dir. Sigara içmeyi ilk deneme ortalama yaşı 16 olarak
bulunmuştur. Düzenli olarak sigara içtiğini belirtenler en yüksek oranda
25-34 yaş grubundadır. On altı yaşından önce örseleyici yaşam olayı
yaşama oranı sigara içenlerde %60 sigara içmeyenlere ise %47
bulunmuştur. Bu bireylerde ruhsal belirtiler de içmeyenlere göre daha
yüksek bulunmuştur. Kadınların eğitim düzeyi artıkça sigara içme oranı
artarken, erkeklerin tam tersi bulgular elde edilmektedir. En yüksek
sigara içme oranları işçiler ve işsizler arasında bulunmuştur
Psikiyatri hastalarında genel nüfusa göre sigara
içmenin ve nikotin bağımlılığının daha çok görüldüğü bilinmektedir. Bir
araştırmada sigara içme oranının şizofreni hastalarında %90, bipolar
bozukluk hastalarında %70, başka psikiyatrik bozukluğu olanlarda ise
%45-70 arasında olduğu bildirilmektedir.
SİGARA BAĞIMLILIK MI, ALIŞKANLIK MI? SİGARA BAĞIMLILIĞININ NEDENLERİ…
1950’li yıllarda sigaranın bağımlılık değil
alışkanlık olduğu düşünülmekteydi.. 1964’e kadar bu düşünce devam
etmiştir. 1964’den sonra ise bağımlılık açısından sigara ilgi odağı
olmaya başlamıştır. Bağımlılık olduğu düşüncesini destekleyen verilerin
başında içme örüntüsünde tutarlılık gözlenmesi, kullananların giderek
sigara miktarını artırmaları, 2/3’ünde başarısız bırakma girişimlerinin
olması ve sigara bırakıldığında kesilme ya da yoksunluk belirtilerinin
gözlenmesi gelmektedir.
Sigara içme, özellikle nedenleri açısından önemli
bir ruhsal-toplumsal sorundur. Sigara içme oranı ile yaş dönemleri
arasında ilişki saptanmıştır. Yapılan bazı çalışmalarda 13-19 yaş
grubundakilerin sıklıkla ruhsal toplumsal etkenlerle ilişkili olarak
sigaraya başladığı bildirilmiştir. Toplumsal, ruhsal ve genetik
faktörlere bağlı olarak ortaya çıkan sigara alışkanlığının daha çok
çocukluk ve gençlik çağında kazanılan bir davranış olduğu, aile yapısı
ve sosyal desteğin sigara ve diğer madde kullanımında etkili olduğu
bildirilmiştir. Ergenlik döneminde kendisine model arayan bireyin, evde
anne babadan, okulda sigara içen öğretmeninden ve arkadaşından
etkilendiği belirtilmektedir. Bedensel çalışmayı gerektiren işlerde
çalışanlar arasında, zihinsel çalışmayı gerektiren işlerde çalışanlara
göre, erkeklerde, ailede veya yakın arkadaşları arasında sigara içen
bulunanlarda, kentsel bölgede yaşayanlarda, yüksek gelir düzeyine sahip
olanlarda, ağır çalışma koşullarına sahip olanlarda ve örseleyici
yaşantı öyküsü olanlarda da sigara içme oranı daha yüksek bulunmuştur.
Öncelikle vurgulanması gereken noktalardan biri
ergenlikte sigara içiminin erişkinlikte sigara içimi için en önemli risk
etkeni olduğudur. Sigara içilen çevreden uzak duruldukça sigara içimi
azalmaktadır Bu yanında hafif şiddette depresyonun sigara içimini
artırdığı, düzenli sigara içenlerde depresyon oranının ve bununla
bağlantılı olarak intihar oranlarının içmeyenlere göre daha yüksek
olduğu belirtilmektedir. Depresyonu olanların sigarayı bırakma oranları
içenlere göre daha düşük olduğu belirtilmektedir.
Sigara bağımlılığının şiddeti başlama yaşıyla
ilişkili bulunmuştur. Sigaraya başlama yaşı 10-15 arasında
değişmektedir. Başlama yaşı ilaç tekellerinin de politikalarıyla
bağlantılı olarak giderek düşmektedir. Ülkemizde sigaraya başlama
yaşının10-11 sınırına indiği tahmin edilmektedir. Sigara içimi
ergenlerde düşük benlik saygısı ve okul sorunları ile ilişkili
bulunmuştur.
NELER KULLANMAYI ARTIRIR YA DA KOLAYLAŞTIRIR ?
Ulaşılma kolaylığı, fiyatı, evde sigara
kullananların, özellikle bağımlıların bulunması, yaşam olayları ve stres
etkenleri kullanmayı artıran başlıca etkenlerdir. Öyle ki; birkaç gün
birkaç sigaradan sonra bağımlılığa kayma oranı çok yüksektir. Günde üç
sigaradan fazla sigara içenlerin % 94’ünün uzun dönemde bağımlı
oldukları saptanmaktadır.
Toplumsal, kültürel ve ekonomik etmenler nedeniyle
nikotin bağımlılığı sık gelişmektedir. Sigara bir bağımlılık biçimi
olarak diğer bağımlılık biçimleriyle karşılaştırıldığında kişiler arası
ilişkiler, ekonomik, hukuksal, yada ruhsal düzlemde sorunlara daha az
yol açmaktadır. Nikotinin aynı zamanda ruhsal açıdan uyarıcı nitelik
taşıyan bir madde olması, duygudurumu olumlu yönde değiştiren,
rahatlatıcı etkisinin olması bir yanda kullanımını artırmakta, diğer
yandan sigaranın yarattığı sonuçlara duyarsızlık yaratmakta, bırakma
çabalarını azaltmaktadır.
Nikotinin etkilerinin doza bağımlı ve iki uçlu
olduğu belirtilmektedir. Kandaki Nikotin düzeylerinin azalması çekilme,
yoksunluk belirtilerine, artması zehirlenme belirtilerine yol
açmaktadır. Tüm bunlar sigara arama davranışını artırmakta, giderek
kullanılan miktarın artmasına, eş deyişle tolerans gelişmesine yol
açmaktadır. Sağladığı gevşeme, zihinsel uyarılma, tartışmalı olsa da ve
yeterli bilimsel kanıtlar olmasa da iddia edilen dikkat, bellek, öğrenme
üzerinde olumlu etkileri sigara kullanımını artırmakta ve bırakmayı
güçleştirmektedir.
SİGARA KULLANIMI İLE İLİŞKİLİ BOZUKLUKLAR
Sigara içenlerde psikiyatrik bozukluklar toplum
geneline göre daha yaygındır. Sigarayı bırakmak için yardım isteyen
hastalar arasında %30’a varan oranlarda depresyon ve %20 ya da daha
fazlasında alkol kötüye kullanımı ya da bağımlılığı öyküsü bulunabilir.
Sigara ve tütün kullanımı bir çeşit kendine zarar
verme davranışıdır. Bu davranışın altta yatan nedenlerinin incelenmesi
ve gerekli yardımların yapılması psikiyatrinin konusudur. Bağımlılık
düzeyinde olsun ya da olmasın, sigara ve tütün kullanımı olanlarda
depresyon, anksiyete bozukluğu ve psikotik bozukluklar gibi bazı
psikiyatrik sorunların bunları kullanmayanlara göre daha fazla olduğu
bilinmektedir. Bu ürünlerde yer alan nikotin, düzenli sigara ve tütün
ürünlerinin kullanımı sonucu bağımlılığa yol açmaktadır.
Sigara kullanımı ile ilişkili bozukluklar nikotin
bağımlılığı ve nikotin yoksunluğu isimleriyle tanımlanmaktadır. Nikotin
bağımlılığının kronik ve yineleme riski yüksek olan bir bozukluk olduğu,
en az 5-7 başarısız bırakma girişiminin bulunduğu belirtilmektedir.
Nikotin bağımlılığı, rahatlamak ya da yoksunluk belirtilerini gidermek
için nikotin almak, giderek artan miktarlarda kullanmak, başarısız
bırakma girişimleri, zararları bilinmesine rağmen içmeye devam etme ve
sosyal-mesleki işlevsellikte bozulmayı içermektedir. Nikotin
yoksunluğunun ise en az birkaç hafta süreyle nikotin kullanılması,
bırakmadan sonraki 24 saatte ise disforik (huzursuz, sıkıntılı ve kötü
hissetme) ya da çökkün duygudurum, uykusuzluk, çabuk kızma, sinirlenme,
öfkelenme, anksiyete (bunaltı), düşüncelerini yoğunlaştıramama,
huzursuzluk, kalp hızında azalma, iştah artması-kilo alma gibi
belirtilerden en az dört tanesinin bulunması ile tanımlanıyor. Bu
yakınmaların başka bir durumla açıklanmaması ve işlevselliği bozması
gerekiyor.
Sigarayı bırakma döneminde de öfke, bunaltı, madde
arama davranışı, yoğunlaşma güçlüğü, huzursuzluk, sabırsızlık, iştah
artışı, açlık hissi ve şeker isteği gibi kesilme belirtileri gözleniyor.
Sigara içilmeyen ilk on gün içinde; bilişsel değişiklikler ilk dört
saatte başlıyor. 24-48 saatte en üst düzeye çıkıyor ve Tekrar sigara
içimi ile 24 saatte düzeliyor. Eğer birey sigara içmemeyi sürdürürse
belirtiler yaklaşık bir ay içinde düzeliyor. Kilo alma ve nikotin arama
davranışı ise altı ay kadar sürüyor. Nikotin yoksunluğu yaşam boyu
yaygınlığının % 50 olduğu belirtiliyor. Sigarayı kendi kendine
bırakanların % 50-75’inde yoksunluk belirtileri ortaya çıkıyor.
Depresyon, Anksiyete bozuklukları ve diğer madde
kötüye kullanım şekilleri sigara içicilerin üçte birinde görülmektedir.
Sigara içme süresi ve miktarı ile yaşanan sorunlar arasında doğrudan bir
ilişki vardır. Sorunlar arttıkça sigara içme, sigara içme arttıkça da
ruhsl ve fiziksel sorunlar artmaktadır.
SİGARA VE NİKOTİN BAĞIMLILIĞININ TEDAVİSİ
Nikotin bağımlılığı ile diğer bağımlılık
sendromları birbirine benzerdir. Bu benzerlik “tedavi için de
geçerlidir. Tedavide amaç uzun erimde sigara kullanımın bırakılmasıdır.
Tedavideki hedefler öncelikle içme davranışını denetleme, miktarını
azaltma ve daha sonra bırakmayı içermektedir. Birden bırakma doğru
mudur? Olanaklı mıdır? Azaltarak bırakmak mı önerilmelidir? Olanaklı
mıdır? Bu sorular nikotin bağımlılığının, diğer bir deyişle sigara
bırakma tedavisi açısında her zaman sorulan, yanıtları hastaya göre
değişen sorulardır.
Sigara ve tütün ürünlerini kullananlar bırakmak açısından, hangi dönemlerdeler?
1. Dönem: (Bırakmaya niyeti olmayanlar) Bunlar
önümüzdeki 6 ay içinde bu ürünleri bırakmaya niyeti olmayanlardır. Bu
gruptakiler, sigara ve tütün ürünlerinin kullanımının yol açtığı
risklerin farkında değildir veya bu riskleri önemsemez. Bu grupta
olanların, sigara ve tütün ürünlerinin kullanımının yol açtığı sorunlar
hakkında bilgisinin artırılmasına çalışılmalıdır.
2. Dönem: (Bu ürünleri bırakmaya niyetlenenler)
Bunlar önümüzdeki 6 ay içinde (ancak 1 ay içinde değil) bu ürünleri
bırakmaya niyetli olanlardır. Bunlar sigaranın ve tütün ürünlerinin
insanlara verdiği zararları bilir ancak kendisine etkisini iyi
değerlendiremez. Bu gruptakilerin sigara ve tütün ürünlerini kullanmaya
devam etmesinin ve bırakmasının artı ve eksilerini, kısa ve uzun vadeyi
göz önüne alınarak değerlendirmeye çalışmaları gerekir. Bu
değerlendirme, sigara bırakma motivasyonunun oluşmasına yardımcı
olabilir.
Bu grupta yer alanların bırakma konusunda bazı endişeleri de olabilir;
İradesinin zayıf olduğu düşüncesi: Normal zeka düzeyindeki her bireyin bir iradesi vardır. Ancak depresyon ve anksiyete bozukluğu gibi bazı psikiyatrik bozukluklarda kişinin kendine güveni azalabilir ve iradesinin zayıf olduğunu düşünebilir. Sigarayı bırakma konusunda kendine güvenmeyen kişilerin psikiyatrik açıdan değerlendirilmeleri yararlı olabilir.
İradesinin zayıf olduğu düşüncesi: Normal zeka düzeyindeki her bireyin bir iradesi vardır. Ancak depresyon ve anksiyete bozukluğu gibi bazı psikiyatrik bozukluklarda kişinin kendine güveni azalabilir ve iradesinin zayıf olduğunu düşünebilir. Sigarayı bırakma konusunda kendine güvenmeyen kişilerin psikiyatrik açıdan değerlendirilmeleri yararlı olabilir.
Nikotin yoksunluğuna dayanamayacağı düşüncesi:
Sigara ve tütün ürünlerinin bırakılmasından sonra bazı bireylerde
değişen şiddetlerde nikotin yoksunluk bulguları olur ve 1-2 günden
birkaç haftaya kadar sürebilir. Bu durumda çeşitli ilaç tedavileri,
nikotin bantları ile davranışsal ve bilişsel müdahaleler yararlı
olabilir.
Kilo alacağı endişesi: Sigara ve tütün ürünlerinin
bırakılmasıyla mutlaka kilo alınmaz. Düzenli egzersiz ve diyet ile bu
risk aşılabilir. Kullanımın yol açtığı risklerin, kilo almaya oranla çok
daha ciddi sonuçları olduğu düşünülmelidir.
3. Dönem: (Bırakmaya hazır olanlar). Bunlar 1 ay
içinde bırakmayı düşünenlerdir. Bu gruptakiler, sigaranın ve tütün
ürünlerinin hem insanlara hem de kendilerine verdiği zararların
farkındadır. Bu ürünleri bıraktıklarında bedensel risklerin azalacağını
düşünürler. Nasıl bırakacakları konusunda planlama yaparlar.
4. Dönem: (Bırakma eylemi içinde olanlar). Bunlar
bu ürünleri çeşitli yöntemlerle kullanmayı bırakmış ve 6 aydır
kullanmamış olanlardır. Bu gruptakiler, kendi kendilerine veya çeşitli
yardımlarla veya ilaç kullanarak bu ürünleri bırakmıştır. Bırakmak için
bilimsel yöntemlerin tercih edilmesi önerilmelidir..
5. Dönem: (Bırakmış durumda olanlar). En az 6 aydır
bu ürünleri kullanmayanlardır. Bu gruptakiler için en büyük tehlike
tekrar başlamaktır.
4. veya 5.dönem içinde olanların tek bir kez bu
ürünleri kullanmamaları önerilir. Eğer tek bir kez kullanımları olursa,
bunu bir hata olarak değerlendirmeli ve tekrarlamamaya çalışmalıdır.
Sigara ve tütün kullanımı olanlar hayatlarında
birkaç kez bırakma girişiminde bulunmuş olabilirler. Her bırakma
girişiminin bazı şeyler öğrettiği düşünülmeli ve yeni bırakma
girişimlerinde daha başarılı olunacağı pozitif düşüncesi ile hareket
edilmelidir.
Sigara bırakılabilir mi?
Sigara vazgeçilebilir bir alışkanlıktır. Sigaraya
karşı alınan önlemler ve eğitim programları sonucu, Amerika'da 36
milyon, Fransa'da 8 milyon ve İsviçre'de 1 milyon kişinin sigarayı
bıraktığı bilinmektedir.. Sigara içenlerin %20’sinin nikotin bağımlısı
haline geldiği, çoğunun sigarayı bırakmayı denediği, ancak %15’ten az
bir kısmının başarılı olduğu bildirilmiştir. Sigarayı bırakmak için
herhangi bir yardım almayanlarda bırakma oranı %10’un altında kalırken,
sigarayı bırakmayla ilgili yardım alanlarda hem sigarayı bırakma süreci
daha sağlıklı yaşanmakta, hem de sigarayı bırakma oranı artmaktadır.
Sadece hekimin sigara içme davranışını sorgulayıp
önerilerde bulunması sonucu sigarayı bırakma oranı üç ayda %3’e
çıkmakta, hemşirenin de bilgi ve öneriyi pekiştirmesiyle bu oran %7.2
olmaktadır.
Her yıl sigara içenlerin %70’i bırakmayı
düşünmekte, 1/3’ü de bırakmayı denemektedir. Fakat kendi başına
deneyenlerin %98’i sonraki bir yıl içinde yeniden sigaraya
başlamaktadır. Sigara içimi/bağımlılığı Dünya Sağlık Örgütü tanımıyla
bir hastalık olan sigara bağımlılığının tedavisi hekimin görevleri
arasındadır. Sağlık kuruluşlarına başvuran olguların hangi nedenle
gelmiş olursa olsunlar sigara içme durumları kesinlikle sorgulanmalıdır.
Sigara içme davranışında sosyal öğrenmenin önemli
bir yeri olduğu, sigaraya başlamanın önlenmesinde ve bırakmanın teşvik
edilmesinde gençlerin örnek aldıklar kişilerin özendirici tarzda sigara
kullanmamaları ve sigarayı bırakmalarının etkisi gösterilmiştir.
Sigara bırakma pek çok madde bağımlılıklarında
olduğu gibi birinci derecede kişinin kendi isteği, kararı ve iradesiyle
ilişkilidir. Hekimlerin bu konudaki rolü sigaranın zararları ve bırakma
yöntemleri konusunda bilgilendirici, özendirici ve destekleyici olmak,
ortaya çıkan fiziksel ve ruhsal yoksunluk belirtilerini ortadan
kaldırmaya yönelik gerekli tıbbi yardımlarda bulunmak ve bırakma
eyleminin devamını sağlamak için bireyi desteklemektir
Sigara içiminde; davranış alışkanlığı, fizik ve
psikolojik bağımlılık rol oynamaktadır. Sigaranın bırakılmasına yardımcı
olmak için bir çok yöntem geliştirilmiştir. Bütün sigara bırakma
yöntemlerinin sigaranın bırakılmasındaki başarıları farklı olmakla
birlikte amaçları kişide sigara içimine bağlı gelişen psikolojik
bağımlılığın ve fiziksel bağımlılığının üstesinden gelmektir.Sigara
bıraktırma yöntemlerinin hiç biri tek başına %100 etkili değildir. En
başarılı sonuçlar ruhsal tedavilerin ilaç tedavileriyle birlikte
kullanımı ile elde edilmektedir. Bunların başlıcaları bilişsel
davranışçı terapi, bireysel ya da grup terapileri, hipnoz, ruhsal eğitim
ve bilgilendirme yaklaşımlarını içerir.
Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim
ve Araştırma Hastanesi AMATEM’de uygulanan ve 4 eğitim seansından oluşan
bir Sigara Bırakma Programı’na başvuran hastaların % 20’sinin
sigarayı bıraktığı, % 36,7’sinin azalttığı, % 43’ünün ise sigaraya aynı
miktarlarda devam ettiği saptanmıştır. “Sigarayı azaltma ve bırakma
oranları” birlikte ele alındığında ise bu oran bir seans katılanlar için
% 50, iki seans katılanlar için % 57, üç seans katılanlar için % 60,
dört seans katılanlar için % 67’dir. Eğitim seanslarına devam
edildiğinde sigara içme davranışında değişin sürdüğü vurgulanmaktadır.
İlaç Tedavileri ve Psikoterapiler
İlaç tedavileri, , sigara bırakıldığında ortaya çıkan yoksunluk ve diğer belirtilere yönelik “semptomatik” tedavileri ve sigara içme isteğini azaltan ilaçları içerir. Bu durumlar için çeşitli ilaçlar, Nikotin bantları (yerine koyma tedavisidir), antidepresanlar ve diğer bazı ilaçları kullanılır.. Nikotin bağımlılığında kullanılan ve etkileri çeşitli araştırmalarla kanıtlanmış bir çok anti depresan vardır .
İlaç tedavileri, , sigara bırakıldığında ortaya çıkan yoksunluk ve diğer belirtilere yönelik “semptomatik” tedavileri ve sigara içme isteğini azaltan ilaçları içerir. Bu durumlar için çeşitli ilaçlar, Nikotin bantları (yerine koyma tedavisidir), antidepresanlar ve diğer bazı ilaçları kullanılır.. Nikotin bağımlılığında kullanılan ve etkileri çeşitli araştırmalarla kanıtlanmış bir çok anti depresan vardır .
Bunun yanında psikososyal tedaviler nikotin
bağımlılığının tedavisinde kullanılmaktadır. Ruhsal eğitsel yaklaşım,
kognitif davranışçı tedaviler, tiksindirme yöntemleri ve gevşeme
tekniklerini içeren davranışçı tedaviler ve hipnoz kullanılan
yöntemlerdir.
Kognitif Davranışçı Tedavide temel amaç bilişleri
(düşünce tarzlarını, olaylara bakış açısı ve değerlendirme tarzlarını)
değiştirmek, özellikle sigara kullanımı açısından yüksek risk taşıyan
ortamlar ve durumlarda kullanılan da baş etme mekanizmalarını
güçlendirmektir. Bu tedavinin en etkili ve gerekli olduğu durumlardan
biri yinelemeyi (nüks) önleme çalışmalarıdır. Davranışçı teknikler ise
içtiği sigaraların kaydını tutma, sigara ile ilişkili duygu düşünce ve
davranışları kaydetme, bunlara yönelik farkındalığı artırma, içmeyi
geciktirme, ertelemeyi içeren yaklaşımları sigara markasını değiştirme
bitmeden yenisini almama gibi davranışları içerir. Bireylere sınırlı
sayıda sigara taşımaları, sigaraya ulaşmayı zorlaştırmaları, sigarayı
bitirmeden yarıda söndürmekleri, kül tablaları ve izmaritleri
biriktirmeleri önerilmektedir. Sigara içme dürtüsü geldiğinde buna karşı
seçenek bir tepki geliştirmeleri, dikkat dağıtıcı yaklaşımları
kullanmaları önerilir.
Başvuranların sigara bırakmayla elde edecek
avantajlarla ilgili bir liste hazırlamaları istenir. Sigarayı bırakmak
için uygun bir tarih belirlemeleri, yaşamı düzenlemeleri ve etkinlik
yapmaları, sigarayı bırakmaya yönelik bir zihinsel hazırlık yapmaları,
buna yönelik bir davranışsal hazırlık ve gözlem yapmaları istenir.
Sigara bırakma sürecinin başarılı olmasında en önemli etkenlerden biri
de ödüllendirmedir. Bireyin bırakmayı bir törenle yapması, bıraktığı ve
izleyen süreçte de yeniden başlamadığı için kendini ödüllendirmesi
istenir. Çevrenin ödüllendirmesinin de büyük yararı vardır.
Tedavinin en önemli parçalarından biri uzun süredir
bırakmış olan birinin yeniden başlamaması için uygun beceriler
geliştirmesini sağlamaktır. Nüks önlemeye yönelik beceri eğitimi
verilmelidir. Bunun için kendin yardım materyalleri kullanılabilir.
SONUÇ OLARAK
Unutulmaması gereken en temel ve can alıcı gerçek şudur.
Sigara Sağlığa Zararlıdır.
Sigara yalnızca sigara tekellerine yarar sağlamaktadır..
Sigara kullanımı, ve sigara bağımlılığı önlenebilir bir sorundur.
Sigara, sadece içenleri ilgilendiren bireysel bir
sorun değil,.içenlerin yanında yaşayan eş ve çocuklardan, olağanüstü
büyük paralar kazanmaları nedeniyle dolaylı şekilde sigara içimini
özendiren sigara şirketlerine, Sağlık bakanlığından, Milli Eğitim
bakanlığına dek bir çok kişi ve kurumu kapsayan ciddi bir psikososyal
bir sorundur. Bu nedenle:
-
Eğitim kurumlarında çok erken yaşlardan başlayarak yaygın eğitim programları uygulanmalı,
-
Sigara ve tütün ürünlerinden alınan vergiler artırılmalı, bu ürünlerin fiyatları cazip olmaktan çıkartılmalı,
-
Sigara ve tütün ürünleri üreten fabrika kurulması koşulları zorlaştırılmalı hatta sigaranın bir sektör olmaktan çıkarılmasını sağlayan düzenlemeler yapılması,
-
Tütün yetiştiriciliği yapılan.tarım alanlarında başka ürünlerin yetiştirilmesini özendiren devlet destek programlarının hazırlanarak uygulanması
-
Tüm sağlık kurumlarında yaygın, kamu sağlığı hizmeti olarak sigara bağımlılığı önleme ve tedavi birimleri kurulmalı, bağımlılığın önlenmesi ve tedavisinde kullanılan ilaçlar ve diğer tedavi yaklaşımları sosyal güvenlik sistemi kapsamında katkı payı alınmadan ve ücretsiz sağlanmalıdır.
Sigarasız bir dünya dileğiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder